Burası benim exclusively yazı yazma üzerine söylendiğim blog'um olduğuna göre, "tam üç sene hiç bir şey yazmamışım, aman Allahım koskoca üç (3)" diyerek yeni yazıma başlayabilirim. Yoksa, zaten durum ortada. Demek ki, ben yazı düşkünü bir değilim. Elbette, bu süreçte hayatımıza twitter'ın girmesinin de etkisi yadsınmaz. Gerçi twitter'da da sürekli öten bir kuş sahibi olduğum söylenemez ama durum bu blog'un hali kadar perişan değil. gerçi burada yakalanması zor bambaşka bir eşik söz konusu.
Açıkcası, yazı yazma üzerine bır blog yazmayan birisi için son derece iddialı bir deneme. Yanlış hatırlamıyorsam, amaç kendimi yazıya alıştırmaktı. Bugün, yaklaşık üç yıl aranın ardından bakınca pek verimli bir fikir olmadığı görülüyor. Oysa arada aklımdan daha ne blogları açmak da geçti. Yoga, yemek içmek, şehir hayatı gibi herkesin varsa benim neyim eksik türünden ne bloglar. Dur bak aslında şu Yoga blogu fena fikir değil hani. Bir yazıyı yazmak için başına oturmanın temel sebebi, üzerinde yazacak bir konu olması. Benim usul, "merhaba, ben geldim" diye temiz sayfaya bakarak bu iş pek olmuyor. En azından bir tema ile sınırlandırılmış bir blog sahibi olursam hangi konuda yazmadığımı bilebilirim. Nitekim, şu durumda her şey üzerine yazmayabiliyorum ki, buradan hiç bir şey yazmama sonucuna gidiyoruz.
Evet, ben en iyisi gidip şu yoga blogu üzerinde düşüneyim. Büyük usta Yoda'nın da dediği gibi: "meditate on this I will"